Suimasen Editions

#28
Suimasen Editions
Hakkında

Bağımsız sanat oluşumları dediğimizde, en başat kavramlardan biri elbette "bağımsızlık". Bağımsızlık sizin için ne anlama geliyor? Kendinizi (bir sanat oluşumu olarak) nelere bağımlı, neleri gözetmek durumunda hissediyorsunuz?

Konuşmaya Necla (Rüzgar)'ın şu sözleriyle başlamak istiyoruz: "Sanatçı olmak diye bir gelecek planı yok bizim ülkemizde. Sanatçı olmak, oldukça tuhaf görülen bir bireysel farkındalığa atfedilmiş gibi. Biz ‘her şeye rağmen' sanatçı olan insanlarız. Sanatçı olmanın değerine inanmayan ailelere, arkadaşlara, eşe dosta, bizi sabote eden hocalara ve meslektaşlara, sanatçılara güvence ve destek sağlamayan devlet kurumlarına, sanatçının emeğini romantik bir meşguliyete indirgeyerek ucuz iş gücü olarak görmek isteyen sanatseverlere rağmen sanatçı oluruz." 

Maddi ve manevi anlamda, hiçbir sanat kurumu ve kuruluşuna bağlı, bağımlı değiliz. Maddi imkanlarımızın sınırlarını zorlayarak, her anlamda sansürsüz yayınlar üretmek derdimiz. Hal böyle olunca da gözeteceğimiz tek şey sanatın kendisi oluyor. 

Peki kolektivite ve örgütlülük sizin için ne anlama geliyor? 

Her ikisi için de, Türkiye'deki sanatçıların birbirlerinin arkasından konuşmayı ve bireyciliklerini bir kenara bırakıp sanatsal, siyasi ve hukuki alanlarda bir aradalığı bulması gerekiyor. Bunlar söz konusu değilken, bu iki kelime maalesef bir anlam ifade etmiyor. 

Neden bağımsız bir oluşum kurmayı/var olan bir oluşumun içinde yer almayı istediniz? 

İlk sorunun içinde aslında bu sorunun cevabı: Bağımsızlık. Sanatçının başında "bik bik bik" öten ve "Piyasa bunu istiyor, sen de buna benzeyebilirsin." diyen bir editörden, "Şimdi sen onu öyle istiyorsun ama, yok öyle olmaz o." diyen basımcıdan, "Ama şimdi biz bunu bu şekilde yayınlayamayız." diyen yayıncı vb. işgüzarlardan, "Yayın böyle olmalı."diktalarından kurtulmak için kurduğumuz bir yayınevi Suimasen. Son zamanlarda da bünyesindeki sanatçılarla gerçekten "eve" dönüşen bir yayınevi ve bu bizi çok mutlu ediyor. Bunu da araya sıkıştırayım :)  

Ekibiniz kaç kişiden oluşuyor ve bir iş bölümü/görev tanımı var mı? Varsa ne gibi başlıklar içeriyor? 

Ekip lafını çok sevmiyoruz öncelikle. Sanat işçileriyiz. Hepimizin farklı yetenekleri ve dokunduğu farklı yerler var. Ama bütün kararlar ortak alınıyor ve uygulanmasında ortak hareket ediliyor. İlk kurulduğumuzda Erdem (Varol) ve ben (İbrahim Karakütük) varken, bu yıl Şule (Yılmaz) da eklemlendi Suimasen'e. Grafik konularında artık daha iyi bir noktaya geldiğimizi söyleyebiliriz. 

Oluşumlar sanat ortamının ihtiyaçları kadar bireysel merak ve ihtiyaçlardan da doğuyor elbette. Dolayısıyla bir oluşumun var olmasında içindeki bireylerin kişisel istek ve yönelimleri de önemli bir faktör halini alıyor. Oluşumunuzun yapısı ve hedeflerinin içinde yer alan bireylere ne kadar bağlı olduğunu düşünüyorsunuz? Buradaki ihtiyaçlar/hedefler/kişisel yönelimler arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz? 

Az önceki soruya sıkıştırmama gerek yokmuş aslında. İhtiyaçlarımız ve heveslerimiz üzerinden gidiyoruz. 

Başka bağımsız oluşumlarla dirsek temasınız var mı? Nasıl bir iletişim halindesiniz?

Bağımsız oluşumlardan Kova Art Space (Ankara) ile ürettiğimiz zinlerin kısa süreli bir sergisini yapmıştık. Yine Ankara'dan Torun, İstanbul'dan FiLBooks, Belçika'dan Tipi Bookshop zinlerimizin ve kitaplarımızın satışını yapmakta. 

Sizce bağımsız oluşumlar ne gibi iş birlikleri yapabilirler, yapıyorlar? 

En son Suimasen'in de içinde olduğu Fermantasyon adında bir inisiyatif sergisi oldu. Farklı disiplinlerde üretim yapan insanların işlerinden ortak bir sergi çıktı ortaya. İnisiyatifler ve sanatçılar olarak toplantılar ya da buluşmalar gerçekleştirerek, birbirimizi daha iyi anlamak için fırsatlar yaratarak, ikinci sorunun cevabında sözünü etmeye çalıştığım sanatçı örgütlenmesine daha çok yaklaşabiliriz belki. 

Ekonomik olarak sürdürülebilirliğinizi nasıl sağlıyorsunuz? 

Erdem bir havayolu şirketinde çalışıyor. Şule eğitimci. Ben de reklam fotoğraf ve videoları çekiyorum. Bu şekilde elde ettiğimiz kazanç ile kitapları ve kendi üretim pratiğimizi desteklemeye çalışıyoruz. 

Bağımsız oluşumların güncel ekonomik ve sosyal şartlarda Türkiye sanatında nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz? 

Yerlerinin çok büyük olduğunu düşünüyoruz kesinlikle. Bağımsız olmak gerçekten önem taşıyor. Buna İzmir'den Darağaç Kolektifi en güzel örneklerden birisi galiba. Komşularıyla diyalog halinde olarak farklı üretim pratiklerini kamusal alana yaymış, bulunduğu yeri tam bir ortak yaşam alanına çevirebilmiş bir yapı. 

Bağımsız inisiyatiflerin geleceğine ilişkin düşüncenizi merak ediyoruz. Bu konuda ne düşünürsünüz, herhangi bir endişeniz var mı? 

Her zaman çok seslilikten yanayız. Ama şu bir gerçek ki, Türkiye'deki bağımsız inisiyatifler çoğunlukla aldıkları fonlar sayesinde ayakta kalabiliyor. Bir kurumdan fon almak yolun başında belki doğru bir şey, ama bunu belli aralıklarla tekrarlayarak varlığını yalnızca fonlarla sürdürmeye çalışmak bize birazcık ailesinden sürekli para isteyen çocukları hatırlatıyor... Para kaynağı kesildiğinde inisiyatif, oluşum diye bir şeyden de bahsedilemiyor. Kendi göbek bağını kesebilmek böyle durumlarda en iyisi bizce.