Fabrika Zine

#28
Fabrika Zine
Hakkında

Bağımsız sanat oluşumları dediğimizde, en başat kavramlardan biri elbette "bağımsızlık". Bağımsızlık sizin için ne anlama geliyor? Kendinizi (bir sanat oluşumu olarak) nelere bağımlı, neleri gözetmek durumunda hissediyorsunuz?

Bağımsızlık denildiğinde, aklıma ferahlık kelimesi geliyor. Yaratıcı kararlar alırken, başkaları tarafından belirlenmiş kurallara/kısıtlamalara tabi olmamak geliyor. Bunların dışında bağımsızlık benim için standartlaşmadan uzak durmak demek, ki bunun özgün işler ortaya koyabilmekte önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum.

Yaşadığımız dönemin bir getirisi olarak, sosyal medyayı bir ‘zorunluluk' olarak gördüğümü söyleyebilirim. Kendim için, herhangi bir platforma düzenli içerik üretmek fikrinden pek hazzetmesem de, Fabrika'nın arzu eden herkes tarafından erişilebilir olması adına, Instagram'ın aktif kullanımını önemsiyorum.

‘'Gözetmek'' ise olumlu ele aldığım bir kavram. Fabrika'nın gözettiği yegane unsurun, Türkiye'de büyümüş, burada yaşayan/ burayla aktif ilişkisi olan ve fotoğrafla ilgilenen, fotoğraf düşünen, bu alanda kendine has işler üretme arzusu olan insanlar olduğunu söyleyebilirim.

Peki kolektivite ve örgütlülük sizin için ne anlama geliyor?

Belki mensubu olduğum jenerasyon nedeniyle, belki de kendi dünyamda yaşamayı çok sevdiğimden, kolektivite/örgütlülük kavramları üzerine uzun uzadıya hiç düşünmedim. Fakat iş birliği ve buna içkin olarak çalışma ahlakı, çalışırken gelişen karşılıklı sevgi/saygı ilişkisi çok kıymet verdiğim şeyler. Bu sebepten hem Fabrika'nın önceki sayılarında, hem de şu an hazırlanmakta olan sayıda çeşitli iş birlikleri oldu ve inşallah olmaya devam edecek.

Neden bağımsız bir oluşum kurmayı/var olan bir oluşumun içinde yer almayı istediniz?

Bağımsız bir oluşum kurmaya ihtiyaç duyduğumda, 16-17 yaşlarındaydım ve o dönem fotoğrafla ilgili, abartısız, nefes alamadığımı hissettiğim bir dönemdi. İki yıldır fotoğrafla ilgileniyordum ve inanılmaz tutkuluydum. Çok yüklü bir enerji taşıyor ve bunu çevremle paylaşabilme arzusu duyuyordum. Fotoğrafı dert edinmiş, fotoğraf üreten, düşünen, bu alanda kendine has işler üreten insanlardan bahsediyorum. Bu arzunun yanında, fotoğrafa henüz yeni başlamış/fotoğrafı çok seven ama onunla ne yapacaklarını bilmeyen insanların faydalanabileceği, doyurucu bir oluşum bulamıyordum ve buna öfkeliydim.

Ekibiniz kaç kişiden oluşuyor ve bir iş bölümü/görev tanımı var mı? Varsa ne gibi başlıklar içeriyor?

Bir ekibimiz yok. Her sayının içeriğini kendim hazırlıyorum. Zaman zaman tasarım konusunda destek alıyorum. Örneğin son sayıda Ankaralı grafik tasarımcı Mert Batırbaygil'le çalıştık.

Oluşumlar sanat ortamının ihtiyaçları kadar bireysel merak ve ihtiyaçlardan da doğuyor elbette. Dolayısıyla bir oluşumun var olmasında içindeki bireylerin kişisel istek ve yönelimleri de önemli bir faktör halini alıyor. Oluşumunuzun yapısı ve hedeflerinin içinde yer alan bireylere ne kadar bağlı olduğunu düşünüyorsunuz? Buradaki ihtiyaçlar/hedefler/kişisel yönelimler arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz?

Bu sorulara bayıldım. Fabrika'yı çıkarmaya başladığımdan bu yana sıkça kendime bu soruları soruyorum. Daha önce de belirttiğim gibi, Fabrika tamamen kendi ihtiyaçlarım neticesinde ortaya çıktı. Ancak söz konusu ihtiyaçların, çoğu çiçeği burnunda fotoğrafçı tarafından da paylaşıldığına inanıyorum. Bunun altını çizmekte fayda var.

Fabrika'nın içeriğini hazırlarken en önemli kıstasım, işleri kendi beğenilerim doğrultusunda seçmediğimden emin olmak. Bunu sağlayabilmek için de bir işi incelerken işin içerik ve estetik yönden ne kadar bütünlüklü oluşturulduğuna, ne kadar ince işlendiğine, söz konusu işi ortaya koyan kişinin nasıl bir derdi olduğuna dikkat ediyorum. Bu kriterlerin son derece evrensel olduğunu düşünüyorum.

Başka bağımsız oluşumlarla dirsek temasınız var mı? Nasıl bir iletişim halindesiniz?

Tabii ki var. Özellikle KartonKitap, Ka Atölye, Zone Mag ve Fail Books'u sayabilirim söz konusu oluşumlar arasında. Hem sayıların hazırlanma sürecinde fikir alışverişinde, hem de iş birliğinde bulunmaktan son derece mutlu olduğum oluşumlar. Geçtiğimiz yıl Fail Books'la birlikte, 16 sanatçının ürettiği foto zinlerden oluşan bir proje hazırladık. Projeye katılan sanatçılar, yıllar içerisinde Fabrika'yla etkileşimde bulunmuş ve emerging ya da underdog kategorisinde sayılabilecek isimlerdi. Üretilen zinlerin poşe'de bir sergisi de gerçekleşti. Kendi adıma bu iş birliğinin önemi, Fabrika'yı şekillendiren "Türkiye fotoğrafı nedir?", "Mevcut işler nelerdir?", "Bir ‘Türkiye Fotoğrafı'ndan bahsedilebilir mi?" gibi sorulara daha katmanlı bir mecrada cevap aramaktı. Bunu da gerçekleştirdiğime inanıyorum. Önümüzdeki sayı için de, Ka Atölye'yle birlikte çalışmaktayız. Epey heyecanlı bir süreç kendi adıma. Ortaya çıkacak iş için sabırsızlanıyorum.

Sizce bağımsız oluşumlar ne gibi iş birlikleri yapabilirler, yapıyorlar?

Mevcut şartlar altında, bağımsız oluşumların yapabileceği en iyi şeyin bir araya gelip tartışmak, gerçek fikirlerini paylaşmak ve bol bol okumak, incelemek olduğunu düşünüyorum. Bu noktada poşe' nin gerçekleştirdiği etkinliklere bayılıyorum, selam olsun kendilerine.

Ekonomik olarak sürdürülebilirliğinizi nasıl sağlıyorsunuz?

Beşinci sayıya kadar tamamen cep harçlığımla çıkarıyordum Fabrika'yı. Beşinci sayıda Fail Books'un desteği oldu. Önümüzdeki sayıda da bir sponsorluk söz konusu.

Bağımsız oluşumların güncel ekonomik ve sosyal şartlarda Türkiye sanatında nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?

Bu soruya nasıl cevap verebilirim diye düşündüm durdum; ancak belki de çok dibinde olmaktan, "Türkiye sanatı"na bir küme, bir kavram gibi yaklaşamıyorum. Aklıma geldikçe duygularımı şahlandıran bir söz öbeği "Türkiye sanatı".

Bağımsız inisiyatiflerin geleceğine ilişkin düşüncenizi merak ediyoruz. Bu konuda ne düşünürsünüz, herhangi bir endişeniz var mı?

Bağımsız insiyatiflerin varlığı nefes aldırıyor. Sürekli aynı şeyleri görmekten kurtarıyor, farklı seslere alan açıyor. Fakat bir yandan da her şeyin el yordamı ve gönüllülük esasıyla ilerlemesi çok yorucu olabiliyor. Bir takım sabitelerin, maddi güvencelerin, kuralların eksikliğini duyuyorum kesinlikle. Bir de kurumsallaşmaya bir tabuymuş gibi yaklaşılmasının kimseye bir yarar olduğunu düşünmüyorum.